11-17 Ağustos İbn-i Sina Haftası
13 Ağustos 2025

İbn-i Sina                                                                                                                                
İbn-i Sina veya Ebu Ali Sina ya da Batı dünyasında bilinen ismiyle Avicenna, 980 yılında bugün Özbekistan’a bağlı Buhara yakınlarındaki Efşene köyünde dünyaya gelmiş, İslam'ın Altın Çağı döneminin en önemli bilim insanlarından biridir. Tıp, astronomi, felsefe alanında eserler vermiş olan İbn-i Sina “erken tıbbın babası”, “filozofların prensi” olarak bilinir.

İbn-i Sina’nın Kısaca Hayatı
Aslen Belh’li olan ve Samani hanedanı döneminde, İslam dünyasının kültürel başkenti olarak Bağdat'a rakip olan Buhara’ya yerleşen İbn-i Sina’nın babası Abdullah, iyi bir eğitim görmüştü ve evi felsefe, geometri ve Hint matematiğiyle ilgili konuların tartışıldığı, dönemin âlimlerinin sohbet etmek için toplandığı bir merkezdi. İbn-i Sina çocukluk döneminde bilim ve felsefe konularına âşinalık kazandı. Yaşıtlarına göre olağan üstü bir zekâya sahip olan İbn-i Sina, küçük yaşta Kur’an’ı ezberledi; dil, edebiyat ve fıkıh öğrenimi gördü. Ayrıca babasından geometri, aritmetik ve felsefe konusunda ilk bilgilerini aldıktan sonra babasının isteği üzerine Hint aritmetiği eğitimi aldı. Buhara’da Orta ve Yeni Platoncu ve Aristotelesçi metinlere rahatlıkla erişen, Öklid'in Elementler kitabını ve Batlamyus'un Almagest eserini okuyan ve onları, Fars ve Hint matematik sistemleri, astronomi, cebir, trigonometri gibi öğrendiği bilgiler ile yeniden yorumlayan İbni Sina bir yandan da tıp bilimi ile ilgileniyordu. 997 yılında tehlikeli bir hastalıktan kurtardığı Buhara Emir’in himayesine girdi ve hizmetinin karşılığında Samanilerin resmi kütüphanesinden dilediğince yararlanma hakkını elde etti. 22 yaşında babasını kaybetti. 1004 yılında Samani Hanedanı çökünce batıya, önce Ürgenç'e gitti, ardından Merv'den Nişabur'a ve Horasan sınırlarına kadar bölgeyi dolaştı. Sonunda Hazar Denizi kıyısındaki Gürgan'da mantık ve astronomi dersleri vermeye başladı. Bir süre Rey ve Kazvin'de çalışan İbni Sina ardından İsfahan’a yerleşti. Burada doktor, bilim danışmanı olarak çalıştı, savaşlara katıldı, Emir tarafından vezir olarak atandı. Bir yandan da edebiyat ve filoloji çalışmaya başladı. İbn-i Sina’nın üstün zekâlı ve çok çalışkan olduğu ama bir yandan da zekâ ve bilgisine aşırı derecede güvenmenin yol açtığı hırçınlığa ve mağlûbiyete tahammül edemeyen bir kişiliğe sahip bulunduğu dönemdaşları tarafından kaydedilmiştir.

İbn-i Sina’nın İcatları                                                                                                          
İbn-i Sina özellikle tıp alanındaki keşif ve buluşları ile dikkat çeken çok boyutlu bir bilim insanıdır. Kanın besinleri taşıyan bir sıvı olduğunu, şeker hastalığının varlığını idrardan alınacak numune ile belirleyebileceğini ilk kez dile getiren İbn-i Sina olmuştur. İbn-i Sina ayrıca, kızıl, şarbon, karaciğere bağlı olan hastalıklar ve hepatiti keşfetmiştir. Hastalıkların kaynağının gözle görülmeyen mikropların olduğunu ilk kez ortaya koyan İbn-i Sina, mikrop kavramını da tıp literatürüne sokmuştur. Hacamat tedavisini yapan ilk hekim İbn-i Sina’dır. Ameliyatlarda hastayı uyuşturan böylece daha az acı çekmesini sağlayan da İbn-i Sina’dır. 

İbn-i Sina’nın En Önemli Eseri                                                                                           
İbn-i Sina, erken İslam felsefesi üzerine, özellikle mantık, etik ve metafizik konularında çok sayıda eser kaleme almıştır. 240'ı günümüze ulaşan 450 kadar makale ve yaklaşık 200 kadar kitap yazan İbn-i Sina’nın eserlerinin çoğu, Orta Doğu'daki bilim dili olan Arapça ve bazıları da Farsça olarak yazılmıştır.  En önemli eseri Avrupa tıp geleneğini derinden etkileyen Kitabü'ş-Şifa (İyileşme Kitabı) ve el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb (Tıp Kanunu) isimli çalışmasıdır. 

İbn-i Sina’nın Tıp Alanındaki Çalışmaları                                                                                                                                                                                                                                                                                                   
Sadece büyük bir filozof değil, aynı zamanda ünlü bir hekim olan İbn-i Sina, tıp alanındaki eserleriyle İslâm dünyası kadar, Avrupa tıp geleneğini de sarsıcı bir şekilde etkilemiştir. Batı dünyasında 17. Yüzyıla dek etkisi süren İbn-i Sina, eski Yunan tıp otoriteleri olan Hipokrat ile Galen kadar önemli görülmektedir. el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb adlı eseri ölümünden kısa süre sonra İspanya’da Latince’ye çevrilmiş ve Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıbb’ın Latince ilk baskılarından birinin kapağında İbn-i Sina bir tahtta, başında taç ve elinde asa ile resmedilmiş, ünlü Yunan hekimler Hipokrat ve Galen ise onun iki yanında otururken gösterilmiştir. Bu İbn-i Sina’ya Avrupa’da verilen değerin de bir göstergesidir. İbn-i Sina kendisinden önceli Antik Yunan, Bizans ve Süryânî tıp literatürünü bir araya getirmiş, sistemleştirmiş ve şahsî gözlem verileriyle güncelleştirerek el-Ḳānûn fi’ṭ-ṭıb isimli eserini ortaya koymuştu. Tıp birikimi, İbn-i Sina’nın bu eseri sayesinde tutarlı, sistematik ve kapsamlı bir bilim dalına dönüşmüştür. Kitabın diğer eserler karşısındaki başarısı da onun bu sistematik ve ansiklopedik özelliğine bağlanmaktadır. 

İbn-i Sina Ölümü?                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             
İbn-i Sina, İsfahan’da yaşadığı dönemde düzenlenen Hamedan seferi sırasında rahatsızlandı. Kendisine önerilen tedavileri uygulamayı reddetti. Mallarını yoksullara bağışladı, kölelerini azat etti ve günlerini ibadet ile geçirdi. Haziran 1037'de 57 yaşında öldü. Kabri bugün İran topraklarında olan Hamedan'dadır.